Türk Hukuk Sisteminde, sözleşme serbestisi benimsenmekle birlikte, bu durum hem 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 26. maddesinde “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” denmek suretiyle düzenlenmiş, hem de T.C. Anayasası madde 48 “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir.” hükmü ile koruma altına alınmıştır.
Sözleşme serbestisi kapsamında iki veya daha fazla taraf bir araya gelerek sözleşme akdedebilir. Bu bağlamda tarafların sözleşme yapma/yapmama, münakit bir sözleşmeyi sona erdirme/üzerinde değişiklik yapma, sözleşmenin karşı tarafı ile tip ve içeriğini belirleyebilme özgürlüğü bulunmaktadır. Ancak, her ne kadar sözleşme serbestisi esas olsa da, sınırları da bulunmaktadır; Türk Borçlar Kanunu madde 27’de “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin” kesin hükümsüz olduğu düzenlenmiş olup, sözleşme serbestisinin de sınırları belirtilmiştir.
Sözleşme serbestisi ve sınırlarının ilk bakışta Türk Borçlar Kanunu ve Anayasa ile çizildiği ve sözleşme serbestisi kapsamında tarafların sözleşme diline de karar verebilecekleri anlaşılsa da sözleşmenin düzenlendiği dil, sözleşme hükümlerinin geçerliliğini etkileyebilmektedir.
Günümüzde uluslararası ticari faaliyetlerin artması ile tarafların yaygın olarak yabancı dilde (özellikle İngilizce) sözleşmeler imzalandığı görülmektedir. Her ne kadar sözleşme serbestisi kapsamında taraflar sözleşme diline karar verebilecekleri yaklaşımında olsalar da, 22.04.1926 tarihinde yürürlüğe giren 805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun(“Kanun”) ile, akdedilecek sözleşmelerin diline ilişkin emredici hükümler düzenlenmiştir. Kanun uyarınca, Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseselerin, Türkiye dahilindeki her türlü iş ve işlemleri ile sözleşmelerini Türkçe olarak; yabancı şirket ve müesseselerin ise Türk müessese ve vatandaşları ile gerçekleştirilecek iş ve işlemlerini Türkçe olarak yerine getirmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Yukarıda da değindiğimiz gibi, günümüzde uluslararası ticari faaliyetlerin arttığı ve buna bağlı olarak da tarafların sözleşme düzenlerken yabancı dilde (özellikle İngilizce dilinde) sözleşme akdetme gereksinimi bulunduğu görülmektedir. Bu durum özellikle Türkiye’de gerçekleştirilecek projelerin bir tarafının yabancı uyruklu ana şirket olduğu durumlarda karşımıza çıkmaktadır, her ne kadar sözleşmenin tüm tarafları Türk tabiiyetindeki şirketler olsa da bazı durumlarda yatırımcı ana şirket/şirket ortağının yabancı uyruklu olduğu ve yabancı dilde müzakereler gerçekleştiği, bu sebeple sözleşme şartlarının da görüşmelerin sağlandığı yabancı dilde yapıldığı görülebilmektedir. Bunun sonucunda ise sözleşme dili sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Kanun’da Türkçe kullanımının zorunlu tutulduğu iş ve işlem kriterleri açıkça belirlenmiştir; Kanun, Türkçe kullanım zorunluluğunu Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseseler ile yabancı şirket ve müesseseler için ayırmıştır:
Kanun’un 1. maddesi uyarınca, Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseselerin Türkiye dahilindeki her türlü işlemlerini Türkçe yerine getirme, hesap ve defterlerini Türkçe tutma mecburiyeti bulunmaktadır. Buna göre, taraflarını Türkiye kanunları uyarınca kurulmuş şirket ve müesseseler oluşturan sözleşme(ler)in Türkçe akdedilme mecburiyeti bulunmaktadır. Bu mecburiyet, Türkiye kanunları uyarınca kurulmuş ve fakat ortakları yabancı olan şirketleri de kapsamaktadır. Ancak, Türkiye dışında gerçekleştirilen işlemler kuralın istisnasını oluşturmaktadır; diğer bir ifade ile açıklayacak olursak Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseselerin Kanun’a göre Türkçe kullanım zorunluluğu Türkiye sınırları içindedir, Türkiye dışındaki işlem ve sözleşmelerin Türkçe gerçekleştirilme mecburiyeti bulunmamaktadır. Kanun’un anılan 1.maddesine aykırı olarak evrak ve belge düzenlenmesi halinde ise, bunların şirket ve müesseseler lehine dikkate alınmayacağı Kanun’un 4. maddesi ile hüküm altına alınmıştır.
Sözleşme dili ile ilgili diğer bir husus ise yabancı şirketlerin Türkiye şubelerinin sözleşme düzenlerken Türkçe kullanım zorunluluğunun bulunup-bulunmadığıdır. Her ne kadar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yabancı şirket tanımına yer verilmemiş ise de, 40/4. maddesi uyarınca merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubelerinin, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil edilmesi gerekmektedir. Hal böyle iken, Türk şirketleri ile aynı sicile kayıt zorunluluğu bulunan yabancı şirketlerin Türkiye’de bulunan şubelerinin de Türk şirketleri gibi Türkiye dahilinde gerçekleştirilecek işlem ve sözleşmelerde Türkçe kullanım zorunluluğu mevcut olduğu düşünülmektedir.
Kanun’un 2. maddesi uyarınca, yabancı şirket ve müesseseler için Türkçe kullanım zorunluluğu, Türk tabiiyetindeki müesseseler ve Türk vatandaşları ile gerçekleştirecekleri yazışma, işlem ve temasları ile Türk kamu kurumlarına ibraz edilecek belgeler ve defterler için bulunmaktadır. Kanun’un anılan 2. maddesine aykırı olarak düzenlenen evrak ve belgelerin ise, şirket ve müesseseler lehine dikkate alınmayacağı da yine Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiştir.
İlgili 2. maddede, yabancı şirketlerin sözleşmelerde Türkçe kullanım zorunluluğu açıkça belirtilmediğinden, yabancı şirket ve müesseselerin sözleşmelerde Türkçe kullanım zorunluluğu bulunmadığı görüşündeyiz, ancak doktrinde aksi görüşler de bulunmaktadır.
Yargıtay’ın ve Bölge Adliye Mahkemelerinin ise her iki görüşü destekler kararları bulunmaktadır. Örneğin; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/5836E. ve 2017/4720K. sayılı kararı ile taraflardan biri yabancı olan ve İngilizce düzenlenen lisans ve distribütörlük sözleşmesinden doğan uyuşmazlığı değerlendirirken, İngilizce olarak hazırlanmış bir tahkim şartına dayanılamayacağına hükmetmişken, İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri - 12. Hukuk Dairesi 2020/19 E. ve 2020/184K. sayılı kararında taraflardan biri yabancı ve yabancı dilde düzenlenen satış sözleşmesinden doğan uyuşmazlığı değerlendirirken, taraflardan birinin yabancı olması sebebi ile tahkim şartının Türkçe düzenlenme zorunluluğunun bulunmadığına karar vermiştir.
Kanun’un 3. maddesinde, yabancı şirket ve müesseselerin sözleşme metinlerinin Türkçe’ye ek olarak farklı bir dilde de hazırlanabileceği ancak yabancı dildeki metnin değil Türkçe metnin geçerli olacağı düzenlenmiştir. Uygulamada ise sıklıkla çift dilde sözleşme düzenlendiği görülmektedir. Her ne kadar yalnızca Türkçe metin geçerli olsa da, çift dilde düzenlenen sözleşmelerin tüm taraf ve temsilcileri (yabancılık unsuru bulunan taraflar için) açısından karşılıklı güven hissini güçlendirdiği ve sözleşme hükümleri üzerinde mutabakatı kolaylaştırdığı kanısındayız.
Kanun’un yukarıda yer alan hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında ise yüz günden az olmamak üzere adli para cezası uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Sonuç :
Konuyu kendi görüşümüzü de içine alarak değerlendirecek olursak, Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseselerin Türkiye dahilindeki her türlü işlemleri ile akdedecekleri sözleşmelerin Türkçe düzenlenmesi zorunluluğu bulunmakta olup, bu zorunluluğun istisnasını Türkiye dışında gerçekleştirilecek işlem ve sözleşmeler oluşturmaktadır. Türk kanunları uyarınca kurulmuş şirketler, sermayesinin tamamı yabancı ortak(lar)a ait olsa dahi bu zorunluluğa tabiidir. Diğer taraftan yabancı müessese ve şirketler için ise, yalnızca Türk vatandaşları ve Türk müesseseleri ile gerçekleştirecekleri yazışma, işlem ve iletişimleri ile Türk kamu kurumlarına sunacakları belge ve defterlerde Türkçe kullanım zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu kurallara aykırı olarak evrak ve belge düzenlenmesi halinde ilgili hükümlerin hak iddia eden şirket ve müesseseler lehine hüküm doğurmayacağı ve aykırı hareket eden kişinin ise yüz günden az olmamak üzere adlî para cezasına mahkûm edileceği hüküm altına alınmıştır.
25.05.2021
Cinci Avukatlık Bürosu
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır. Reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde algılanmamalı ve yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.